Bu Blogda Ara

14 Mart 2016 Pazartesi

YALANDIR GÜLDÜĞÜM, ALDANIRIM..

Senden sonra kendime daha çok bakar oldum.. Zamanımın hepsi bana kaldı.. Hiç düşündüğün gibi olmadı. Ben hemen alıştım yokluğuna. Hatta hayatımda "daha güzel" diyebileceğim ne varsa hepsi "senden sonra" dediğim zamanlar aralığında geldi başıma.
Kimseye yaaaa hadii romantik komediye gidelim diye ısrar etmiyorum artık.. Bir buçuk yıldır inat edip gitmedigimiz tüm filmleri bir gecede oturdum izledim dvd.den. Yeni çıkan vizyondaki filmleri ise tek tek sinemada izledim keyifle.
Diyete başladım.. Ayrılalı üç hafta oldu, ben dört kilo verdim..
Pazar günleri pek bir keyifli senden sonra.. Sen uyanda hadi Azcık dışarıya çıkalım triplerinde değilim. Birlikte kahvaltı yapıcaz diye saat öğlen 15:00'e kadar aç bir sekilde seni bekleyip sonra midemi dürümle - dönerle bozmuyorum artık. Sağlıklı besleniyorum ve saatimde yiyorum yemeğimi..
O salak cafeden o kadar çok bıkmıştım ki senden sonra resmen en büyük mutluluk o cafeden uzaklaşmak oldu.. "Ayyy dedim şükür" kurtuldum o salak mekandan!
Ellerinde taş gibiydi. Sevmiyordum elimi tutmanı vs. Sana belli etmiyordum ama rahatsız ediyordu beni.. Ondan da kurtulmuş oldum hem..
Bıkmıştım sürekli ben daha doğmadan önce var olan eski şarkıları dinlemenden. Ayrıldıktan sonra bir kez olsun 80ler - 90lar dinlemedim. Varsa yoksa Demet Akalın..
Enn güzelide uzun duş keyifleri.. Duşta fazla kaldığım zaman kızıyordun ya hani ne yapıyorsun bunca saat anlamıyorum diye. Bir duşa giriyorum artık, sen de bir buçuk saat ben diyeyim iki buçuk saat çıkmıyorum.. Keyfime diyecek yok anlayacağın.

Inan ki böyle olsun çok isterdim. Ama ben yine yalan söylüyorum..

Artık rahat rahat sinemaya giderim diyordum, bir kez dahi gidemedim. Sana sarılıp izleyemeyeceğim hangi filmden zevk alabilirdim ki?...
Diyet falan bahane.. Boğazımdan lokma geçmiyor.. iştahım yok hiç.. Sensiz triliçe yemenin bile tadı yok. Sanki kelle paça yiyorum eziyeti gibi geliyor tüm yemeklerin tadı.. Midem almıyor..
Sensiz pazar günleri zaten boktan. Elimde olsa yatağıma çivileyeceğim kendimi. Pazar sabahları üzerimde bir "pazartesi sendromu" havası yaratıyor. Sokağa çıkmak istemiyorum. Elele tutuşan çiftleri görmek canımı yakıyor. Bu arada senin pamuk gibi ellerin vardı. Yine yalan söyledim. Bana bir dokunsan uykum gelirdi, yumuşacık, sıcacık.. Yuvam gibiydi avuçlarının içi.. Uzun bir yolculuktan sonra evime gelmiş gibi hissediyordum sana sarıldığımda..
O her akşam gittiğimiz cafeye senden sonra bir-kaç kez gittim.. Herkes seni sordu... Eksik kaldım.. Ben sensizde hüküm sürerim diyordum ama olmadı, sensizliğe yenik düştüm. Gidemedim zaten bir dahada... Şimdi herr akşam geçiyorum o cafenin önünden yürüyüş bahanesiyle.. Gözüm hep içeride ama sensiz oraya adım atmaya cesaretim yok.. Her akşam ordan geçerken yine o sol dipteki masada oturduğumuzu hayal ediyorum.. Biz her akşam uzun uzun sohbet ediyoruz o masada seninle.. Sadece senin haberin yok..
10 dakika duşta duramıyorum. Boğulacak gibi oluyorum. Nasıl çıkıyorum o banyodan bir bilsen.. Şimdi mesaj atacak bekletmeyeyim diye hala bir umut koşarken bir gün kayıp düşeceğim o banyoda, kıracağım kalça kemiğimi.. O kesin gibi görünüyor artık..
Şuan bunu yazarken tahmin et ne dinliyorum? Tabii ki Demet Akalın değil. Kulağımda sürekli Barış Manço çalıyor.. Senin bana gönlün var gibi gibi.. ( yüzüne karşı git diyorum ama benim sana gönlüm var gibi gibi ) O gece yarısı eve dönüş yollarında dinlediğimiz şarkılar... Sürekli dinleyip dinleyip ağlıyorum.. Unutamıyorum o güzel günleri..
Burnum sürekli akıyor ağlamaktan. Saçlarım hep dağınık.. Saç demişken.. Sırf senle kavga ettikte sen gıcık ol diye kıymıştım şu saçlarıma.. Hani diyordun ya hep; "ne zaman uzayacak, kaç hafta var bu saçların uzamasına" diye.. Saçlarım toplayabilecegim kadar uzadı artık.. Sen göremiyorsun.... Sen bilmiyorsun....
Telefonumun kısa yolları bozuldu. Sen anlardın bu işlerden. Hiçbir zaman ben yapmadım bozulan bir elektronik eşyamı, hep senin önüne koydum.. al düzelt, al bunu yap öyle getir diye. Haftalardır ayarsız bir telefonla dolaşıp duruyorum. Yapacak kimsem yok.
Bir sürü bulmaca biriktirdim, çözecek kimsem yok..
Kelimelik oyununu az önce sildim telefonumdan.. Oynayacak kimsem yok..
Abimle hala küsüs.. Babayada anlatılmıyor ki herşey.. Beni koruyacak kimsem yok. Akşamları eve gelirken çok üşüyorum, ofisin kapısında beni bekleyen bir kırmızı araba yok artık... Ya da öğlenleri pilav yeme bahanesiyle ofisin karşındaki yere gelen ve benim uzaktan uzağa izleyip kalpler gönderdiğim bir adam yok artık. Sahii yemiyor musun artık hiç pilav? ( dışımdan "zıkkım ye" desemde içimden "aman Allah korusun" dedim şunu yazarken )
Anlayacağın hayat böyle son zamanlarda. Ağlaya ağlaya yazıyorum bunları. Grip olmuşum zaten. Bir rulo tuvalet kağıdını ziyan ettim yine. Merak etme sevdigim.. Gripte geçer.. Bu acıda biter zamanla.. Seninle olmaz bir daha... Olmayacakta zaten biliyorum. Ama yinede.... bir keresinde bana gönderdìğin şarkıdaki gibi.. Seni çok ama çok ama çok seviyorum....


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder