Bu Blogda Ara

11 Mart 2016 Cuma

İNSANOĞLUNUN TABİATINDA VAR - YOLA DEVAM..

Ayrılığın ilk saatlerini düşünüyorum yine. İşim gücüm yok ya hiç sanki. Yine kafamda aynı drama sahneleri.. Ya bir insan kendine acı çektirmeyi sever mi? Ben severim. Öyle bir yakarım ki canımı. OoOoOooo.. Üstüme tanımam bak bu konuda. Mazoşist bir insan olarak doğmuşum anamın karnından. Net! 
Ofiste nasıl bir sinir krizi geçirdim var yaa.. Sırf biliyorum sesim çok çıkacak diye kendimi ofisin arkasına, sokağa attım. Aramam lazım. Uzun uzun bağıracağım, yırtınacağım. Ay iki bağırmada sesim gitti, kısıldı zaten. :(  Bu arada keşke dışarıda konuşmasaydım, ofisteki herkesin sesimi duyduğu yetmiyormuş gibi birde sokağa rezil oldum iyi mi? Ortada bir neden var mı peki? Şuan bakacak olursak yok, o zamana dönecek olursam neden - neden - neden. Her yanım neden dolu. Öyle bir sinir krizi geçirdim ki.. Yemin olsun daha hayatımda öyle bir hale düştüğümü hatırlamıyorum. En son hatırladığım hastanedeki popomun sızısı. Hiç kıskançlık krizi diye bir şey var mı diye sorunsala düşmeyin. Varmış! Bende kriz geçirip hastaneye yatırıldığım gece yediğim iğnelerden sonra anladım bunun kesinliğini. Yaa bilmeyen diyecek ki " bu kız kesin tecavüze uğradı" ya da " babasını gözünün önünde kestiler bu kızın".... O kadar beter haldeyim. Doktor yaşımı sordu bak, en net onu hatırlıyorum. Nasıl ağlıyorum ben daha 24 yaşındayım diye.. Ayy salaklık konusunu çok çok aştım ben yaa.. Cidden mal mıyım neyim? "- Ben acı çekerken gözümün önünde onlar aşklarını yaşıyorlar" diye Firdevs hanımın dizlerine kapaklanan Bihter Ziyagil'den farksızım o anlarda.. ( O gün tüm rezilliklerimi çeken ve yanımdan bir saniye ayrılmayan ve hala bana gözü gibi bakan can dostu arkadaşım seninde hakkını yiyemem, iyi ki varsın kuzucan..)

Nasıl nankör bir hayat bu yaşadığımız. Biz çok mu çabuk bitiriyoruz acaba bazı şeyleri. Yoksa hayat denilen şu dünya karmaşası mı hızlandırmalı yaşatıyor bize bir şeyleri bilmiyorum. Öyle dizilerdeki gibi sonu ölümle, sonu intikamla ya da ne bileyim mutlu sonla bitmiyor yaşadıklarımız. 
 Bak mesela, Yirmi iki gün olmuş ayrılalı. Eee hani çok seviyordu bu adam beni, ne olursa olsun bırakmazdı. Eee bende geberiyordum aşkımdan, ya onunum ya kara toprağın klişesini kaç kişinin gözüne soktum durdum. Ben değil miydim hastanelere düşen aşkımdan, ne oldu? Bitti gitti. 

 Hala acıyor bir yanım.. Hatta bazen o kadar çok acıyor ki hani böyle nasıl desem çölün ortasında bir avuç tuzu zorla yedirmişler de damla su vermemişler gibi yanıyor içim. Geçmez kolay kolayda bu aşk benden, sevgim bitmez biliyorum. Ama bu sevgiyi dizginleyip hayata nasıl adapte olmam gerektiğini iyi biliyorum. 
Birini sevmek için illa onunla beraber olmaya gerek yokmuş. Beraberken bir halta yaramıyorsak eğer ayrı ayrı sevmek sevmelerin en güzeliymiş... Ayrıca ben elmayı seviyorum diye...... Tamam tamam neyse sustum :))

Kendime bakıyorum, hayatımı yaşıyorum, istediğim zaman istediğim yerdeyim, hesap vermiyorum, kimseleri kıskanmıyorum, gece uykumu bölüp acaba bu adam beni aldatıyor mudur diye kafada kurmuyorum, kimsenin annesine kendimi sevdirme çabam yok. Alışveriş merkezine gidip bir mağazada iki buçuk saat dolaşabiliyorum. Yemek yemeye nereye gidelim derdim yok, kimsenin arabası bozuldu diye izin günümü sanayilerde geçirmiyorum.. Falan filannn...

Demem o ki Aaa dostlar.. Hayat bir şekilde devam ediyor. Başımıza ne gelirse gelsin.. İnsanoğlu nankör.. İnsanoğlu gamsız. Anan-baban ölüyor.. İki yıl geçiyor mesela bir bakmışsın güle oynaya hayata devam ediyorsun. Eşinden ayrılıyorsun, bir bakmışsın başka aşklara yol açmışsın. 

Hayatımızın geri kalanını az acılı ve bol gamsız geçirmemiz dileğim ile..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder