Bu Blogda Ara

22 Mart 2016 Salı

DOĞUM GÜNÜ AREFESİ

Yengeç burcuyum ben. 1992 Haziran ayının sonlarına doğru gelmişim dünyaya. Yaz çocuğuyum anlayacağınız. Bu nedenden dolayıdır belkide yaz aylarına ve sıcak havalara olan düşkünlüğüm..
Oldum olası hep çok özel olmuştur benim için doğum günleri.. Ve buna rağmen hep eksik, yarım geçmiştir yıldönümlerim.. Her doğum günümde ağlamışımdır, mutlaka! Hep bir " halt " yiyen, içine eden olmuştur en sevdiğim günümün..

Geçen yıl... 2015.. Havalar sıcak, ramazan ayındayız.. Doğum günümün bir gün öncesi.. Aile ve yakınlar ile beraber iftar yapacağız, ev kalabalık, herkes benim işten gelmemi bekliyor. Yemek benim adıma düzenleniyor çünkü o akşam.. Gecesi yeni yaşımı kutlayacağız maaile..

İşten çıkmama bir kaç saat kalmış.. Şuan neden olduğunu hatırlamadığım bir sebeple büyük bir kavgaya girdik erkek arkadaşımla..Haksızdı! Mutlaka iş çıkışı buluşmamız lazım dedim ve gittim yanına. Evlerinin altındaki bir cafede aşağıya inmesini bekliyorum. Akşam 19:00 olmuş, ablasının paketlerini taşımış, daha sonra geldi yanıma. Çay söyledi, bir sigara yaktı yanına.. Ben orucum.. Sigara nasıl vuruyor başıma, hava zaten çok sıcak, susuzluktan da ölmüşüm ama kupkuru boğazım ile savunacağım kendimi. Trip hakkı bende.. Haklı benim! Birde yüzüme üfleye üfleye içmiyor mu şu sigarayı .. Affeder miyim ben şimdi bunu, asla!

Şirinlikler yapıyor, gönül almaya çalışıyor, onunda haklı yanları var ama buna rağmen barışma derdinde.. Ben ise sinirliyim. Nuh diyorum peygamber demiyorum.. Bu bir yanaşsa ben iki geri çekiyorum kendimi.. Nasıl moralim bozuk, nasıl delirttiyse beni artık, yüzünü dahi göresim yok.. Konuşup ayrılacağım, kesin kararlıyım. Yarın doğum günümmüş, bu adama köpek gibi aşıkmışım falan umurumda dahi değil. Baktı ben işi yokuşa sürüyorum, sürekli kavga etme derdindeyim. Beni bastırma politikasına yeltendi bu sefer.. Pat-pat konuşmalar, eski olayları açmalar, laf-söz derken daha beter girdik birbirimize. En son bir sinirlendi bu,  masaya öyle bir yumruk vurdu ki herkes dönüp bize bakmaya başladı. Ben her zamanki gibi tutamadım kendimi ve salya sümük ağlamaya başladım.. Ama nasıl bir ağlama....

Evdekiler sürekli aramaya başlayınca kalktık mekandan. Beni eve bırakacak. Tam durulduk derken, tekrar birbirimize girdik. Nasıl kavga ediyoruz ama var ya.. Öyle bir gözüm döndü ki sinirden deli gibi kullandığı arabanın direksiyonunu bir kırdım, kaldırıma çıktık, zor durdurdu arabayı.. Gözüm nasıl döndüyse onu da kendimi de öldürmek istedim o anda.. O kadar iyi hakim olamamış olsaydı arabaya, şu an bunları yazıyor olamazdım sizlere.. Araba durdu. Nasıl korkmuşsam artık gözlerim kapalı, açamıyorum bir türlü.. Bir ara beni deli olmakla suçlayarak arabadan kovsa da sonra dayanamadı eve kadar bıraktı..

Binanın arka kapısındayız. Arabadan inip bir an önce gitmek istiyorum yanından. Anlık sapıtmamla yaşadığımız kaza olasılığının korkusu bir yandan, o kadar kavganın başımı ağrıtması bir yandan, evdekilerin zırt-pırt aramaları bir yandan, açlığım ve susuzluğum bir yandan... Hemen eve atmak istiyorum kendimi..

Hani evli çiftler ne kadar kavga ederlerse etsinler gece olduğunda aynı yatağa beraber girer, dayanamaz sarmaş dolaş uyurlar ya.. Bizde tam bu noktada öyleyiz işte. Ne kadar kavga edersek edelim, o araba bizim evin arkasında duruyorsa ve benim gitme vaktim gelmiş ise artık, mutlaka sarılır, birbirimizi ne kadar çok sevdiğimizi söyler öyle ayrılırdık.. ( O güne kadar)

Direk indim arabadan. Suratına dahi bakmadan.. Tabii ki tutamadım kendimi, yine dolu dolu ağlıyorum. Arkamdan "Ağlama bak sonra benden bilecekler" diye bağırdığını hatırlıyorum bir tek..( Tabii ki senden bilecekler gerizekalı! Bakkalın çırağı ağlatmadı ya beni!!!)
 Bir yandan ağlıyorum bir yandan da saçlarımı attıra attıra söylene söylene dış kapıyı açmaya çalışıyorum..

Eve geldiğimde ruh gibiydim. İftardan sonrası sakin geçti.. Herkes gülüp eğleniyor, arka arkaya pastalar falan kesiliyor, millet hediye - tebrik vs. benimle ilgileniyorken benim yüzüm resmen sirke satıyor. Aklım hala O'nda.. "Neden" diye sorup duruyorum içimden.. "Bu kadar çok seviyorken birbirimizi neden böyleyiz biz?"

Beni eve bıraktıktan sonra tek bir mesaj bile atmadı, aramadı.. Hem "zaten ayrılacaktık" diye kendimi teselli ediyorum hem de deli gibi telefonumu yokluyorum tek bir mesaj görmek için O'ndan..

Bir insanı çok sevdiğiniz halde, o kişi ile anlaşamamak, bağdaşamamak, yürütememek ne kadar acı bir durum bir bilseniz... Parmaklarımı kıyma makinesinde parçalatsam böyle yanmaz heralde canım.. Öylesi canım yanıyor...

Derken gece yarısı oldu.. 00.00... Hoşgeldin yeni yaşım, hoşgeldin doğum günüm.. İlk sevgilim mesaj attı.. Öyle mutlu oldum ki.. Ama kesinlikle belli etmiyorum mutluluğumu... Video göndermiş bana.. O yüklensin diye beklerken aradı bu sefer. Ev o kadar kalabalık ki sakin konuşabilmek için kendimi annemlerin odasına attım. Oda karanlık. Bilerek açmıyorum ışığı, kimse odaya dalmasın diye.

Doğum günümü kutladı, sanki 3-4 saat önce birbirini öldürmek isteyen kişiler biz değilmişiz gibi tatlı tatlı konuşmalar falan.. Sesinde ağlanası bir tını var.. Etkilenmek istemiyorum ama kapılmam an meselesi.. Direk "Ayrılmak istiyorum ben" diye çıkıştım.. Çünkü biliyorum.. Azcık daha konuşursam eğer Seni çok seviyorum diye ağlayacağım. Ne dese duymadım, bittiğini söyledim, artık onunla olmak istemediğimi,(yalan) bu ilişkiye inanamadığımı blaa blaaa blaaa... Telefonu kapattıktan sonra video yüklenmişti. Açtım izledim.. Saatlerce uğraşmış, dışarıda doğum günü videosu hazırlamış beni bıraktıktan sonra.. Birde komik olmuş ki.. Gülsem mi ağlasam mı bilemedim. Ama çok sevdim.. Adam benden 14 yaş büyük.. Ama sırf ben mutlu olayım diye öyle şekillere girmiş ki... Kıyamadım o an.. Ama belli etmedim asla ona..
O gece sabaha kadar telefonda konuştuk.. Arada kapatıp mesajlaştık.. Bir sevgili olduk, bir barıştık, bir ayrıldık.. Gün doğmaya başladığında hala konuşmaya devam ediyorduk..

Sonrası doğum günüm.. Tabii ki bir gün öncesi böyle geçen doğum günüm normal bir gün gibi geçmedi.
Olaylar, olaylar, olaylar..

Ehh artık onu da yarın anlatırım belki..
Bunları yazmak bile o kadar çok yordu  ki beni..

Eski günlere gidip tekrar tekrar yaşadım sanki onca olayı.. Yazarken kolay ama yaşarken ne zor bir bilseniz. Ve insan istediği kadar iyi bir dil kullansın, o an gibi anlatamıyor.. İnanın daha zor, daha deli bir gündü..

Bugünlük bu kadar olsun..


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder