Bu Blogda Ara

4 Aralık 2016 Pazar

Düşünüyorum. Öyle ise Yokum !

Bizi diğer canlılardan ayıran en büyük özelliğimiz neydi? Düşünebiliyor olmamız mı? Öyleyse ben bir kaktüs olmak isterdim cam kenarında sulanmayı unutulan. Ya da soğukta araba tekerinin altında kardan, yağmurdan kendini korumaya çalışan bir kedi yavrusu. Eminim ki daha az yanardı canım şimdikinden. Düşündükçe sızlayan yaralarıma yenik düşüyorum çünkü. Sürekli bilinmezliklere sürüklüyorum kendimi. Bin bir tane acaba var yüreğimde. Hata aramaktan, geçmişi sorgulamaktan, düştüğüm derin kuyuların karanlıkları ile var olmaktan yoruldum artık.
İnsan sırf düşünmemek için deli gibi yorar mı kendini. Düşünmeye engel olmak için yıpratır mı bedenini. İnsan hiç yok olmak ister mi sorarım size? Ben istiyorum. Engel olamadığım geçmiş düşüncelerim için canımı kancalara takıyorum her gün. Düşünmemek istiyorum çünkü. Bir daha asla açmamak o eski defterleri. Düşünüp iki damla daha gözyaşı dökmemek için.
Birini seviyorsun. Benimsiyorsun. Teni senin tenin, kokusu umudun, gözleri yarınların oluyor. Kendini bir zindana hapsediyorsun ve bir çift cam oluyor karanlığına onun sevgisi. Bedeller ödüyorsun beraber olabilmek için. Yeri geliyor aileni alıyorsun karşına, yeri geliyor dostum dediğin kişiyi siliyorsun tek kalemde. Ardına bakmadan koyuveriyorsun gençliğini önüne. Değer olarak gördüğün her ne varsa güvenip teslim ediyorsun ona. Bazen yalan olduğunu bile bile inanıyorsun iki güzel söze. Bazen de doğruları susturup yalan söylesin istiyorsun sana. Yeter ki kirlenmesin sevgin, gitmesin yanından diye. Ve gün gelip gerçeklerle yüzleşmen gerektiğinde ise utanıyorsun ve kaçıyorsun işte tüm kurmacalardan. Benim gibi…
Hayatım bu kadar güzel bu kadar yolunda giderken yine bir serzeniş yaşıyorum içimde. Yine affedemediğim tüm gerçekler diziliyor vicdan merdivenlerime. Bir zamanlar deli gibi sevdiğim adamla en son ettiğimiz o büyük kavgayı düşünüyorum uzun uzun. Nasıl kendimi kaybettim, nasıl kriz geçirdim de o hastaneye kaldırıldım hala eksik zihnimde. Yediğim sakinleştiricilerden sonra uyuşan beynimi hatırlıyorum sadece. Gözlerimi tavana dikip gözümden akan iki damla yaş ile beraber “Bana Barış’ı getirin, benim ona ihtiyacım var sadece” diye mırıldandığımı anımsıyorum dün gibi. Neden buradayım, kim yüzünden bu haldeyim sorgusuna düşmeden sadece “Barış” diye ağladığım o hastane odasını unutamıyorum hala. Hem yaram hem merhemim dedikleri cinsten benimkisi. Ben seve seve koştum onunlayken tüm hatalarıma. Acımı tatlı, hatamı doğru gösterirdi bana gözleri. Ben razı geldiğim tüm kötü yaşanmışlıkların bedelini ödedim o kriz geçirdiğim odada.
Tam unuttum derken şimdilerde tekrar aklıma gelmesinden dolayı affedemiyorum yine kendimi. Ben içimde benden öte birini öldürdüm, değiştim tamamen. Bir yıl önceki kız çocuğunu toprağa hapsettim. Her anı sevgi dolu olan, umudunu da neşesini de hiç kaybetmeyen, sorgusuzca güvenebilen o kız yok oldu gitti içimde. Şuan aynaya baktığım zaman bambaşka birini görüyorum. Fiziği değişmiş, düşünceleri, hayatı, görünüşü hatta merhamet duygusu bile başkalaşmış biri… Artık bir çocuk değil de koskoca bir kadın gibi duruyorum ayakta. Ve işte zaman zaman eski halime acırken buluyorum kendimi. Hani diyorum şimdiki halim ile çıksam o eski Hilal’in karşısına. O hastane odasından içeriye girsem otursam eski çaresizliğimin başucuna. Silsem gözümden akan iki damla yaşı. Sustursam mırıldandığım o ismi. Saçlarımı okşasam o çocuk halimin. “Hepsi geçecek, boşuna yıpratıyorsun kendini, yapma…” desem. Kendi yaralarıma kendim çare olabilsem keşke. Şuan ne kadar güçlü isem geçmişimde o kadar güçsüzdüm çünkü. Ve düşündükçe o toyluk günlerimi yine durduramıyorum gözümden akan taneleri. Bu aralar sadece kendime merhamet eder, kendimi düşünür oldum yine.
 İşte sırf bu yüzden düşünmek istemiyorum geçmişi. Düşünüp anımsamak istemiyorum eskileri. Sadece önüme bakmak yarınımı kurmak istiyorum artık. Ya da dedim ya bir kaktüs olmak cam kenarına. Belki de tüm hafızamı kaybetmek basit bir film senaryosunda…
Düşüncelere daldığınız ve unutamadığınız tüm geçmişinizin güzel anılar bırakmış olabilmesi dileğim ile ve bir gün başka bir yazının başka bir satır arasında kendinizden bir ben bulabilmeniz umuduyla, hoşçakalın…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder