Bizi diğer canlılardan ayıran en büyük özelliğimiz neydi?
Düşünebiliyor olmamız mı? Öyleyse ben bir kaktüs olmak isterdim cam kenarında
sulanmayı unutulan. Ya da soğukta araba tekerinin altında kardan, yağmurdan
kendini korumaya çalışan bir kedi yavrusu. Eminim ki daha az yanardı canım
şimdikinden. Düşündükçe sızlayan yaralarıma yenik düşüyorum çünkü. Sürekli
bilinmezliklere sürüklüyorum kendimi. Bin bir tane acaba var yüreğimde. Hata
aramaktan, geçmişi sorgulamaktan, düştüğüm derin kuyuların karanlıkları ile var
olmaktan yoruldum artık.
İnsan sırf düşünmemek için deli gibi yorar mı kendini.
Düşünmeye engel olmak için yıpratır mı bedenini. İnsan hiç yok olmak ister mi
sorarım size? Ben istiyorum. Engel olamadığım geçmiş düşüncelerim için canımı
kancalara takıyorum her gün. Düşünmemek istiyorum çünkü. Bir daha asla açmamak
o eski defterleri. Düşünüp iki damla daha gözyaşı dökmemek için.
Birini seviyorsun. Benimsiyorsun. Teni senin tenin, kokusu
umudun, gözleri yarınların oluyor. Kendini bir zindana hapsediyorsun ve bir
çift cam oluyor karanlığına onun sevgisi. Bedeller ödüyorsun beraber olabilmek
için. Yeri geliyor aileni alıyorsun karşına, yeri geliyor dostum dediğin kişiyi
siliyorsun tek kalemde. Ardına bakmadan koyuveriyorsun gençliğini önüne. Değer
olarak gördüğün her ne varsa güvenip teslim ediyorsun ona. Bazen yalan olduğunu
bile bile inanıyorsun iki güzel söze. Bazen de doğruları susturup yalan
söylesin istiyorsun sana. Yeter ki kirlenmesin sevgin, gitmesin yanından diye. Ve
gün gelip gerçeklerle yüzleşmen gerektiğinde ise utanıyorsun ve kaçıyorsun işte
tüm kurmacalardan. Benim gibi…
Hayatım bu kadar güzel bu kadar yolunda giderken yine bir
serzeniş yaşıyorum içimde. Yine affedemediğim tüm gerçekler diziliyor vicdan
merdivenlerime. Bir zamanlar deli gibi sevdiğim adamla en son ettiğimiz o büyük
kavgayı düşünüyorum uzun uzun. Nasıl kendimi kaybettim, nasıl kriz geçirdim de
o hastaneye kaldırıldım hala eksik zihnimde. Yediğim sakinleştiricilerden sonra
uyuşan beynimi hatırlıyorum sadece. Gözlerimi tavana dikip gözümden akan iki
damla yaş ile beraber “Bana Barış’ı getirin, benim ona ihtiyacım var sadece”
diye mırıldandığımı anımsıyorum dün gibi. Neden buradayım, kim yüzünden bu
haldeyim sorgusuna düşmeden sadece “Barış” diye ağladığım o hastane odasını
unutamıyorum hala. Hem yaram hem merhemim dedikleri cinsten benimkisi. Ben seve
seve koştum onunlayken tüm hatalarıma. Acımı tatlı, hatamı doğru gösterirdi
bana gözleri. Ben razı geldiğim tüm kötü yaşanmışlıkların bedelini ödedim o
kriz geçirdiğim odada.
Tam unuttum derken şimdilerde tekrar aklıma gelmesinden
dolayı affedemiyorum yine kendimi. Ben içimde benden öte birini öldürdüm,
değiştim tamamen. Bir yıl önceki kız çocuğunu toprağa hapsettim. Her anı sevgi
dolu olan, umudunu da neşesini de hiç kaybetmeyen, sorgusuzca güvenebilen o kız
yok oldu gitti içimde. Şuan aynaya baktığım zaman bambaşka birini görüyorum.
Fiziği değişmiş, düşünceleri, hayatı, görünüşü hatta merhamet duygusu bile başkalaşmış
biri… Artık bir çocuk değil de koskoca bir kadın gibi duruyorum ayakta. Ve işte
zaman zaman eski halime acırken buluyorum kendimi. Hani diyorum şimdiki halim
ile çıksam o eski Hilal’in karşısına. O hastane odasından içeriye girsem
otursam eski çaresizliğimin başucuna. Silsem gözümden akan iki damla yaşı.
Sustursam mırıldandığım o ismi. Saçlarımı okşasam o çocuk halimin. “Hepsi
geçecek, boşuna yıpratıyorsun kendini, yapma…” desem. Kendi yaralarıma kendim
çare olabilsem keşke. Şuan ne kadar güçlü isem geçmişimde o kadar güçsüzdüm
çünkü. Ve düşündükçe o toyluk günlerimi yine durduramıyorum gözümden akan
taneleri. Bu aralar sadece kendime merhamet eder, kendimi düşünür oldum yine.
İşte sırf bu yüzden
düşünmek istemiyorum geçmişi. Düşünüp anımsamak istemiyorum eskileri. Sadece
önüme bakmak yarınımı kurmak istiyorum artık. Ya da dedim ya bir kaktüs olmak
cam kenarına. Belki de tüm hafızamı kaybetmek basit bir film senaryosunda…
Düşüncelere daldığınız ve unutamadığınız tüm geçmişinizin
güzel anılar bırakmış olabilmesi dileğim ile ve bir gün başka bir yazının başka
bir satır arasında kendinizden bir ben bulabilmeniz umuduyla, hoşçakalın…