Daha on bir yaşındayım. Fen bilgisi dersi var o zamanlar.
Her gün laboratuvarda veya sınıfta deney yapıyoruz. Deney dediysem pamuğun
arasına fasulye koyup ıslatıp büyümesini izliyoruz falan. En fazla dilimizin
ucundan et koparıp mikroskopta inceliyorduk yani. ( Ki o zamanlar çok heyecanlı
ve büyük bir olay gibi geliyordu bu durum bana.) Neyse efendim ben bir
meraklıydım bu deneylere. Akşamdan başlardım daha yarın sabah deney için
yanımda neler götürsem diye. Sanki okulda hiçbir araç-gereç yokmuş gibi koskocaman
bir deney çantam vardı benim. Çantada değil, bildiğin valiz! Bir insan hiç
üşenmez mi her gün piknik tüpü taşımaya? Kaldı ki piknik tüpü ne alaka? Belki
lazım olur diye hani.. Çırpı gibi bacaklarımın üzerine devasa okul çantam
yetmiyormuş gibi deney valizimi de koluma takıp peşimden sürüklüyordum okul
yollarında. Hiç unutmam diğer
sınıflardan birine tahta kaşık lazım oldu da öğretmenim kızmıştı dersi bölüp “öğretmenim
tahta kaşığınız var mı, deney için lazımda” diyen çocuğa. “Ne arar evladım
bizde tahta kaşık” demişti de kadıncağız ben atlamıştım direk “benim deney
çantamda var öğretmenim diye.” Kocaman bir şaşkınlığın ardından gülümseyerek “aferin
kız sana, ne varsa sende var” demişti öğretmenim. Onca yükü sırtımda taşımama
yetmişti de artmıştı bile o güzel iki cümle.
Yaz tatili olurdu mesela.
Evde herkesin bir valizi varken benim bir haftaya en az dört valizim
olurdu. Kitaplarım, oyuncaklarım ( ki hala oyuncaklarımla çıkarım tatile ) kremlerim,
çantalarım. Yazın ortasında kışlık kıyafetlerim, ayakkabılarım ne bileyim çakı,
tırnak makası, don lastiği..Yaa ne bulursam doldururdum valizime. Elimde olsa
komple evi söküp götüreceğim yanımda. O derece takıntılıyım bu konuda.
Her şey yanımda olmalı. Yanı başımda durmalı mantığı var
bende. Başka türlü rahatsız oluyorum. Kendimi sürekli eksik hissediyorum. Daima
bir yarım kalma psikolojisi var üzerimde.
Sormazsınız da ben sormuşsunuz gibi farz edeyim. Nereden geldik bu konuya? Geçen hafta telefonumu
değiştirdim. Lanet olsun ki Samsung’tan başka bir marka telefon kullanamıyorum.
Önceki telefonumun galerisinde 7862 tane fotoğrafım vardı. Mecburen telefon
değiştirdiğim için hepsini g-mail hesabıma yedek aldıktan sonra bilgisayarıma kaydetmek
zorunda kaldım. Normalde olsa bu işlemleri yaptıktan sonra üşenmeden hepsini
yeni telefonuma da kaydederdim. Ama o
kadar gerizekalı bir durumla karşı karşıya kaldım ki. Yeni çıkan Samsung telefonların
hiçbirinde arttırılabilir hafıza yok!!! 32 gb. İle sınırlı hepsi. Hangi modele
baksam hangisini sorsam tokat gibi aynı cevabı söyleyip duruyorlar yüzüme.
Hayır diyorum olmaz, kopamam ben resimlerimden. Ya lazım olursa, ya ihtiyacım
olursa?? Onca dosyayı, fotoğrafı, müziği tekrardan yüklesem yeni telefona,
mümkün değil kaldırmaz bu sefer tekrardan kasar durur ve hiç anlamı kalmaz telefonu
yenilemenin. Yeni ekleneceklere de yer kalmaz ayrıca. Gerçi hepsi g-mail
hesabımda kayıtlı. İstediğim an istediğim şeye ulaşabiliyorum. Ama yine de
kocaman bir yarım kalmışlık duygusu var üzerimde bir haftadır.
Hayatımdan hiçbir şey silemiyorum. Hiçbir şeyi yok
edemiyorum. Yüzümdeki kocaman çirkin lekeyide, bir işe yaramayan onca
telefonumdaki bilgiyide, dolabımda beş yıldır giymediğim o sevmediğim
hırkayıda, hayatımda bana zarar veren insanlarıda silemiyorum, hepsini çok
seviyorum. Hepsi benim ve hayatımın bir parçası sonuçta. Vazgeçemiyorum hiçbir
şeyden. “Kopmasın, bırakmasın, gitmesin, kaybolmasın, uzaklaşmasın, hep yanı
başımda dursun …” diye diye gırtlağıma kadar doluyum daha yirmi dört yaşımda.
Elimde olsa hala taşırım o piknik tüpünü yanımda. Gel gör ki
ben ne kadar kendimi yırtsam da tüm dünyayı avuçlarıma sığdırıp kendime yük
etmek istesem de kaldıramıyor insan onca yükü. Bir makine bile 32 gb.dan fazlasını kabul
etmiyorken 32 milyon gb. Olma çabam maalesef ki boşuna. Çünkü insan bünyesi
kaldırabildiğinden fazla şeyi üstlendiği zaman ömründen vermiş oluyor ne yazık ki.
Benim gibi düşünen başkaları da var mıdır acaba yeryüzünde?
Değer verdiğiniz ve
vazgeçemediğiniz hiçbir kimsenin, hiçbir eşyanın yanınızdan ayrılmaması dileğim
ile.. Sevgi ile kalın..
Evet senin gibi bir çok insan var yüklerinide yine zaman içersinde tek tek atıyor insan sonra bir bakıyorsun o kamburlaşmış belin açılıyor tek tek sonra bakıyorsun gökyüzüne ve şu cümleler çıkar agızdan zamanında neden atılmamıştır ki bu yükler bende şöyle doyasıya seyretseydim. Gökyüzünü :)
YanıtlaSilUmarım tüm yüklerinizi atarsınız bir an önce..
SilBen attım onları senin içindi :) dahada gitsin tabiki
Sil