Bir ilişkiye nasıl başlarsanız öyle devam ediyor. Yani
ediyormuş. Bende daha yeni yeni kavradım durumun böyle olduğunu. Şimdiye kadar hiç
ciddi ilişkim olmadı. En ciddi ilişkim 10.000 sms boyutlarını geçmedi asla. Taa
ki O’nu tanıyana kadar. Ne gördüysem ne yaşadıysam hepsi onunla.. Hepsi, onun
yüzü suyu hürmetineydi..
Başlarda bir afalladım hayatıma girdiğinde. Daha doğrusu ne
yalan söyleyeyim tüm ilişkimiz boyunca hep şaşırdım durdum nasıl davranacağımı.
Tek hücreli gibiydim yanında. Asalaklaşıyordum!
Eee alışkın değilim tabii. Bundan önce konuştuğum türlerin
hepsi koftidendi. Hiç birinin beni sevmesini geç… Değer verdiğini, ciddiye
aldığını ve hatta bana ve düşüncelerime saygı duyduğunu bile zannetmiyordum.
Ama bu adam öyle değildi! Her dakika yanımdaydı. Hep benimle... Ne dersem
yapıyor, ne söylesem inanıyordu. Ağzımdan çıkan her kelimeyi dua gibi
ezberliyordu resmen.. “Yok bee numaradan şeediyordur” desem dursam da sürekli
kendime, şimdi anlıyorum ki meğer değer verdiğindenmiş öyle davranması. Ben
bunu çok çok sonra idrak edebildim tabii.
İlk flört zamanlarımızı hatırlıyorum mesela yarım yamalak..
Benim bir eşşeğim vardı, hep onunla uyurdum. “Şu eşşek ne şanslı hep seninle,
yerinde olmak isterdim” gibilerinden bir laf etmişti bana. Öküz ben ne dedim
peki adama? “Merak etme ben seni eşşek yerine koyarım…” Daha en baştan
batırmıştım anlayacağınız.. Adamı eşşek yerine koymakta nedir? O yüzden şimdi
Barış Manço’nun Arkadaşım Eşşek şarkısını her dinlediğimde anlamsızca ağlıyorum…
Bir günde hava karlı, dışarıda tipi var resmen. Yerler bileklerimize
kadar kar olmuş bir de don tutmuş ki, iki adım atan yere iki seksen uzanıyor
devamında. Şuan oturduğumuz eve daha yeni taşınmışız. Yakınımıza taşındınız
diye pek bir mutlu bizimkisi. Ben ise doğup büyüdüğüm yerden kopmuş olmanın
üzüntüsü ve sersemliğini atamamışım hala üzerimden. Adam o kadar mutlu olmuş ki,
kar-kış- buz demeden (kii öldürsen ekmek almaya dahi yollayamazsın karlı
havada) neredeyse bir kilometre yolu yürüye yürüye bizim kapıya kadar gelmiş.
Ben şaşırdım tabi, hayretler içindeyim. İçimden “delinin zoruna bak, hiç
üşenmiyorda” falan diye zırvalıyorum. Camdan iki dakika muhabbet ettim, sonra
da “Bak böyle gelip durma her dakika, vallahi babam görürse senide oyar, beni de”
dedim ve kapadım camı yüzüne. ( Ne salakmışım!) Şimdi olsa dağları delemem Ferhat
gibi belki ama tüm gücümle yağmurların,
karların, Ataşehir göbekteki
trafiğin arasından koşardım O’na…
Bir sürü palavra uydurdum ilişkimizin ilk dönemlerinde. Daha
doğrusu uydurmaya yeltendim diyelim. Anında yakaladı ensemden kedi gibi, çekti beni
bir kenara.. Ne zaman kıskandırmaya çalışsam, gizli bir iş yapmaya kalksam,
sevgisini ölçmeye çalışsam.. her seferinde yakalandım. Patates gibi ezdi beni
her defasında. Vallahi hiç birinde kötü bir niyetim yoktu. İçimden sürekli “nasıl
olsa bitecek- nasıl olsa gidecek-nasıl olsa canımı yakacak, bari ileride
yapacaklarının öcü olsun şimdiden” psikolojisiyle hep onun üzerine oynadım
oyunları. Dallas gibi bir ilişki oldu çıktı zamanla aramızdaki. Ben ne kadar
düğüm yapsam, adam inatla çözdü hepsini. Ne taş koysam önüne kırdı geçti, yok
etti aradakileri.
O zaman anladım işte gerçekleri. Akıl başa o zaman düştü,
gönlüme asıl sevgi tohumu o zaman serpilmişti ki bu seferde adamın gönlü
ihtiyarladı.. Bıktı bir süre sonra benimle ve çevremle savaşmaktan.
Çocukluklarımdan, huysuzluklarımdan, hatalarımdan.. Soğudu belki de.. Umudu
geçti artık benden. Ne yapsam boş kaldı,
dolduramadım içinde kendi açtığım boşluğu..
Ve tabii ki çok şaşılmayacak şekilde sonu ayrılık oldu bu
hikayenin. İki damla yaş aktı gönlümüzden.. Benim en başındaki ön yargılarım ve
O’nun sonradan (benim yüzümden) oluşan ön yargıları yüzünden bitti güzelim
ilişkimiz.
Kardeşlerim! Ben ettim siz etmeyin. Kesin hükümlü olmayın
ilişkilerinizde. Şans vermeyi, güvenmeyi, sevmeyi deneyin. Açık oynayın
kartlarınızı. Oyunlar oynayarak ölçmeye kalkmayın karşınızdakini. Haydi
yaptınız diyelim benim ki gibi bir hata.. Bu defada oyun başınıza yıkılınca,
oturup ağlamayın yok yere.. İnanın bana, bir ilişki nasıl başlarsa öyle bitiyor
ya da öyle devam ediyor.. Ve hiç bir şekilde son pişmanlık fayda etmiyor...
Bakınız şekil A; BEN!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder