Bu Blogda Ara

30 Nisan 2016 Cumartesi

HAKKINDA HERŞEYİ DUYMAK İSTİYORUM

Geldi bahar ayları gevşedi gönül yayları moduna gireli baya zaman oldu. Nisan ayının son günündeyiz bugün. Kışın kasvetini üzerimizden atıyoruz artık yavaş yavaş. Önümüz yaz. Güneş sadece tenimizi değil içimizi de ısıtıyor aynı zamanda. Durum böyle oldu mu insanın gönlüne bir ferahlık düşüyor tabii. Kalpler sevilmek istiyor. En çokta sevmek istiyor aslında. Yeni bir mevsim ile yeniden başlamak, yenilenmek, heyecanlanmak istiyor güneşle uyandığı sabahlara. İçi buz tutmuş - taş kalpli insanların bile aşk dolu dondurma reklamlarının rehavetine kapıldığını ve aşkı aradığını gözlemlemek hiçte zor değil bakıldığında.

Ne güzel şey aşık olmak.Birini düşündüğünde heyecanlanıp ağzına attığın o son lokmayı yutamamak. Onun hakkında her şeyi bilmek istemek. Teyzesinin oğlunun sünnetinden tutunda, çocukluk fotoğraflarına, en çok sevdiği yemekten, en sevdiği rengi, dinlediği müzikleri bilmek istemek. Gülümsemek durduk yere, neşe saçmak etrafa. Sabahın köründe gideceğin işi umursamadan telefonunun ışığı ile ekrana sırıta sırıta bakarak geçirilen o geceler ve sabahında uykusuz kalmış olmaktan bile mutlu olmak hissi... Birinin soy ismini kendi adının ardına yakıştırmak veya kendi soy ismini onun ismi ardına yazmayı düşünmek.

Her ne kadar yenilikçi kafaya sahip olsam bile konu "aşk" oldu mu eski kafalıyım ben. Günümüz ilişkilerini sevmiyorum. Vıcık vıcık yaşanan sevgiler, ulu orta yaşanan aşklar, hızla tüketilen o duygular iki adım geride durmama neden oluyor gönül işlerinden. İki gün konuş, buluş, öp- kokla, tüm güzel sözleri tüket, "seni seviyorum" kelimesinden baygınlık getirt, bir ay sonra ilişkiyi belden aşağı boyuta getir ve sonra ayrıl... Telefon değiştirir gibi sevgili değiştir! Bu mudur sevdadan kastımız? Gerçek aşk bu mu? Böyle mi gördük anne - babalarımızdan?.. Sonra aile birliği neden kurulamıyor, bu kadar insan neden bekar, artık bayan - erkek ayrılmaksızın neden evlenmek istemiyor insanlar? Acaba neden...?

Evlilikte balayı ne ise sevgililikte de flört aynı şey. Bana kalırsa elden geldiği kadar uzatılması gerekiyor her ikisi de. İki kişinin birlikte geçireceği en özel, en güzel dönemler çünkü bu zamanlar. Balayı mı flört mü diye soracak olursanız eğer her ne kadar henüz balayı deneyimi yaşayamamış olsam bile "flört" derdim hiç düşünmeden. Mideye kelebeklerin yuva yaptığı, sevda ateşinin insanı kızgın kumlardan serin sulara attığı o ilk heyecanı değişmemek lazım hiçbir şeye. Her şeyin başı o ilk tanışma dönemlerine dayanmıyor mu zaten? Madem bu kadar kutsal, madem ilişkinin devam oranını bu zamanlara göre belirliyoruz, o zaman hakkını vererek yaşamak gerekiyor bu ilkleri. Uzun uzun tanımalı, zaman ayırmalı, ölçmeli, seviyeyi korumalıyız bu süre zarfı içerisinde. Bir şeyin başı nasıl gelirse gerisi de ona göre şekilleniyor çünkü. Ne kadar saygı o kadar uzun ilişki ya da ne kadar ilgi ileride o kadar sevgi olarak geri dönüyor bize. Hepsini atın bir kenara, o heyecan hissini kaybetmemeli insan bir çırpıda. Israrcı olmanın, hızlı adımlarla ilerlemenin ne anlamı var ki? Zaten hayatında bir ömür kalacaksa bu kişi uzunca vaktiniz olacak istediğiniz her şeyi yaşamak için. Hee.. zaten geleceğinde bir yer teşkil etmiyorsa karşındaki, gerekte yok yaşanmışlıklara. Yangından mal kaçırmıyoruz ya.. Neden çabucak şekillendirmeye ya da harcamaya odaklanıyoruz bazı şeyleri, hiç anlayamıyorum..

Ayrıca ne kadar süre mesafeyi korumayı başarır, ne kadar uzun tanıma vakti ayırır, her anın tadını doyasıya çıkarmaya odaklanırsak o kadar anlam katmış oluyoruz o olaya. O hazzı, tutkuyu, çekinme iç güdüsünü yerinde yaşarsak eğer yıllar sonra bile hatırlandığında aynı duyguyu hissetmemizi sağlamış oluruz.

İşin özü.. Demem o ki; malum yaz ayı geliyor. Uzun ve güzel bir ilişkisi olanlara lafım yok elbette ama.. Sevgilisinden yeni ayrılmış olan ya da uzun zamandır hayatında kimse olmayıp boşlukta olan arkadaşlarıma sesleniyorum. Sevmek güzel şey vesselam yaz aşkı ise bambaşka bir tutku yüreklerde. Sevmeyin demiyorum. Diyemem. Dersem dilim tutulsun. Ama kalbinize dönen yollarda doğru adımlarla yürüyün. Üç aylık yaz sezonu bittiği zamanda yanınızda kalabilecek insanların elinizden tutmasına izin verin. Gerekirse tüm yaz flörtleşin, kışın soğuk günlerine saklayın aşkınızı yaşamayı. Bir macera olarak görmeyin karşınızdaki kişiyi. Kapılmayın, kimsenin de size yok yere kapılmasına izin vermeyin. Cıvık cıvık pozlar çizip, milletin (benim gibilerin) ağzına sakız olmayın. Bu yaz anlam bulsun artık "sevmek"  - "aşk" denilen kavramlar. Yarın için planınız yoksa o kişi ile bugününüze alet etmeyin kimseyi.

Çok sevin, çokça sevilin inşallah..


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder