Bu Blogda Ara

29 Nisan 2016 Cuma

HAYIRDIR İNŞALLAH





Rüyanın bilinçaltı ile mutlaka bir bağlantısı var elbette. Ama ben o kadar abuk  sabuk saçma sapan rüyalar görüyorum ki ya bilinçaltımda ciddi anlamda bir sıkıntı var ya da sürekli üstüm açık bir şekilde uyuyorum. Çözemedim henüz. Uçan inekler mi dersiniz, uzayda piknik yapmak mı dersiniz, sevmediğim arkadaşlarımın derisini yüzüp lavaş arasında pişirip yemek mi dersiniz... Ne kadar saçma, mide bulandırıcı, trajikomik rüya varsa hepsi benim uykularımda saklı adeta. Olay böyle oldu mu bir arkadaşımın tavsiyesi ile rüyalarımı yazabileceğim bir defter edindim kendime bir süre önce. Eski yazılarımı okurken fark ettim ki enteresan bir  şekilde gerçekleşen rüyalarım var. Aptala malum olur derler ya, benimkisi de o hesap sanırım. Hazır müsaitken iki gece önce gördüğüm rüyayı defterime yazayım dedim. Baktım gereğinden fazla zamanım var. Sizinle de paylaşmak istedim rüyamı.

**************

Hayatı boyunca bir kez dahi olsun gelecekteki (tabii olursa) gelinliğini hayal etmemiş ve evliliğe uzak bir insan olarak rüyamda kendimi gelinlikler içerisinde gördüm. Makyajımın son rötuşları yapılırken bir yandan da fotoğrafçı eşliğinde fotoğraflar falan çekiliyoruz. Benim malum kız ekibi yine rüyamda da hazır bulunuyorlar. Anlamadığım konu; hadi sevdiklerim ( kanka grubundan olanlar ) yanımda olacaklar tabii de sevmediğim tüm kız arkadaşlarımda yanımda. Damadın gelmesini beklerken toplamışım tüm kızları eteklerimin etrafına fotoğrafçıya pozlar veriyoruz. Beyaz taşlı ayakkabılarım çok güzel olsa da bir yandan 15 cm. topuklu ayakkabılar ile tüm geceyi nasıl geçireceğimin kara kara derdine düşmüş olsamda, kimseye gerginliğimi belli etmeden bekar arkadaşlarımın isimlerini yazıyorum pabucumun altına. "Kız çirkin senin adını da yazalım, evde kalma sonra" diye sevmediğim tüm kızlara laf sokuyorum. Zaten sevmem o kızı, ne işi var benim en mutlu günümde yanımda? E madem öyle bari birazcık olayın tadını çıkarayım yerden yere vurayım alay edeyim ki yılların acısını çıkarayım derdindeyim.

Hastane koridorlarını andıran, soğuk - buz gibi karanlık bir ortamda buluyorum sonra kendimi. Düğün bitmiş herkes dağılmış, sadece aileden ve arkadaşlardan bir kaç kişi kalmış yanımızda. İğrenç bir yerde düğünümün olduğu umurumda dahi değil. Ben yinede mutluyum. Sevdiğim adam yanımda. Kızlar gelin çiçeğimi atmamı bekliyorlar. Tam o sırada hayatımı kabusa çeviren 1. kadın çıkıp geliyor yanıma. "Hemen o gelin çiçeğini bana vereceksin yoksa yüzünü yırtarım" diye çemkiriyor bana. Korkuyorum. "Al" diyorum, "Senin olsun.." Manyak mı nedir? Ondan sonra hayatımın içine eden 2. kadın çıkageliyor. Duvağımı istiyor. Bu sefer diğeri gelinliğimi, ayakkabılarımı derken kocama göz dikiyorlar. KOCAMA! Ben bir korkuyorum onu da benden alacaklar, daha muradıma bile erememişken dul kalacağım diye salma sümük ağlamaya başlıyorum ki adam kaçmaya başlıyor! O iki tane cadı kadını bir itiyorum... O gücümle, ikisi birden devriliyor yere. Adam kaçıyor ben adamı kovalıyorum. O koştukça ben depar atıyorum arkasından. Kucağıma topladığım gelinliğin ağırlığı bir yandan ayağımdaki lanet ayakkabılar bir yandan zorlaştırıyorken koşmamı, kocam olacak adam yavaş - yavaş gözle görünmeyecek kadar uzaklaşıp mesafeyi açıyor aramızda.  Adile Naşit'in Ah Nerede filminde  Tarık Akan'ın peşinden koşmasından bir farkımız yok o sırada. Bilmeyen biri görse film çekimi falan zanneder öyle bir durumdayız. "Gitme, kaçma sevdiceğim" derken ayağım kayıyor, ayak bileğim topuklu ayakkabının azizliğine uğruyor ve olduğum yere yapışıyorum. ( Nasıl bir acıdır bu. Nasıl yandı canım. Öyle ki bacaklarım kasılmış. Uyandığımda bile ayak bileğimin acıdığını hissettim! ) Bir bakıyorum adam kaybolmuş gitmiş. Ben yerde yatıyorum. Gelinliğimin etekleri çamur içerisinde. Şişen bileğime bakıyorum. Artık ayağımı çürütmüş olan ayakkabıları ayağımdan çıkarırken fark ediyorum ki o nisbet yapıp dalga geçip yazdığım isimlerin hepsi silinmiş ayakkabımın altından. Bir tek koskocaman kendi ismim yazıyor! Benim adım nasıl geldi oraya hiç bilmiyorum. O isimler nasıl silindi de benim adım kaldı!...

Rüyamda istemsizce dudaklarımı büzmüş bir şekilde uyurken annem uyandırdı beni. "İyi misin" diye. Allah razı olsun anacımdan. Biraz daha katlanacak gücüm yoktu o rüya mıdır kabus mudur belli olmayan, 7 saniye sürdüğü söylenen ama bana bir asır gibi gelen hayalden.

Şimdi açtım Yaşar'dan - Hayırdır İnşallah -  şarkısını dinliyorum. Bu rüyanın üzerine en iyi bu giderdi sanırım. Rüyalarınızın hayra çıkması dileğim ile. Sevgiyle kalın..

 

YAŞAR - HAYIRDIR İNŞALLAH

bir rüya gördüm,içinde sen 
beni terkedip gitmişsin,beni yok etmişsin
hayırdır inşallah...

dön diyorum dönmüyorsun
kal diyorum ağlyorsun
ne yaptığını bilmioyorsun
hayırdır inşallah
dön diyorum dönmüyorsun
kal diyorum gidiyorsun
bir karar bile vermiyorsun
hayırdır inşallah

bu rüya nerden çıktı geldi sahi
aradan kaç yıl geçti yoktun hani
seni çok özlemişim görmeyeli
hayırdır inşallah
bu kaçıncı ayrılık ayrılık hali 
aşkımız şarkılarda hayat fani
terler içinde kaldım uyandım ani
hayırdır inşallah...



Posted via Blogaway


2 yorum:

  1. �� özlemistik yazilarini, aynen devam etmeni bekliyoruz

    YanıtlaSil
  2. �� özlemistik yazilarini, aynen devam etmeni bekliyoruz

    YanıtlaSil