Bu Blogda Ara

3 Mayıs 2016 Salı

AH BU ŞARKILARIN GÖZÜ KÖR OLSUN!



Müzik ruhun gıdasıdır diye boşuna dememişler. Ki ben müzik konusunda obezimdir biraz. Gerçi ben genel bir obezim ama neyse. Bunun konumuzla bir alakası yok. Hayatımızın her anında her safhasında var müzik. Müziksiz geçirdiğim bir günü anımsamaya çalışıyorum ama hafızam yetersiz kalıyor. Hayatımın en mutlu günlerinde de en acılı, en canlı cenaze olduğum günlerde de bir ses var kulağımda sürekli.

"Ne tarz müzik dinlersin?" sorusundan da nefret etmişimdir oldum olası. Müziğe aşık bir insan için saçma bir soru bence. Kulağıma hoş gelen ne varsa ya da o an beni doğru anlatan her ne ise dinlerim. Seçici olmam bu konuda. Yalnız bazen farkına varıyorum ki her ne kadar benim ruh halimi yansıtan müziği dinleme ihtiyacı duysam da bazen de müziğin beni götürdüğü duygunun içinde kayboluyorum. Çok mutlu olduğum anlarda ciğerimi parçalayacak bir ses duyuyorum mesela kulağımda. Bir bakmışım hüngür - hüngür ağlıyorum. Bazen de tam tersi oluyor. Duygusal yoğunluğun içinde hapsolduğum bir anda olmadık yerde çalan bir oyun havasına kalçalarımı istemsizce kıvırabiliyorum. ( Sanırım içimde bir roman kızı yatıyor )

Bazı insanların görsel hafızası kuvvetlidir. Benim hiç öyle değil mesela. Bir olayı hatırlayabilmem, geçmişe geri dönebilmem için sadece kulağımda bıraktığı müziğe ve burnumda derinlerde kalan kokulara ihtiyacım var. Bazen tek bir şarkı ile dört buçuk yaşındaki halime kadar inebiliyorum düşündüğüm zaman. Ya da birinci sınıftaki öğretmenimin kokusu.. Şimdi duysam şimdi hatırlarım. Binlerce nota yüzlerce koku içerisinden seçerim hemen o günü.. Sevdiğim adam mesela. Bir ordunun içine atın beni gözlerim kapalı bir şekilde. Kokusu çeker beni ona, onunla söylediğim şarkılara.

**************

Fark ettiğim şeylerden biride şu ki; yazı yazarken kati surette müzik dinleyemiyorum. O kadar kapılıyorum ki çünkü o besteye ve notalara. Aklımdan geçenin aksine kulağımın ne duyup ne hissettirdiğini yazar oluyorum bir anda. O yüzden yeni aldığım karar doğrultusunda artık sessiz bir ortamda yazmaya devam edeceğim yazılarımı.

Bu sadece yazı konusunda böyle değil. Hayatımın her noktasında böyle. Erkek arkadaşımla ayrılalı tam yetmiş altı gün oldu bugün. Çoğu zaman ona olan öfkemi yazdım burada çoğu zamanda ne kadar çok sevdiğimi ve özlediğimi. O an ne dinliyorsam ve hangi anımız canlanıyorsa aklımda onu yansıttığımı fark ettim etrafıma. Son zamanlarda sürekli güzel günlerimizin kulağımda yer bıraktığı şarkılar var etrafımda. Nereye gidersem gideyim bir cafe ya da çay bahçesine - radyoda, televizyonda, bindiğim takside, ofiste.. Her yerde onunla aramdaki bağı kuvvetlendiren, beni ona bağlayan şarkılar çalıyor. Tam unuttum, unutacağım ikileminde yüzüyorken kendimi onun limanlarında sığınırken buluyorum yine. Belki de şarkıları bahane ediyorumdur bazı şeyler için. Bilmiyorum. Ama böyle bahaneye de can kurban hani..

Ben bir Barış Manço şarkısında vuruldum sevdiğime. Bir Sezen Aksu yol oldu sevdama. Tam düştüm derken bir Kayahan şarkısında ayakta buldum kendimi yeniden. Ve daha nicesi.. Hepsi sonsuz mutluluk sonsuz anı içimde..



Posted via Blogaway


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder