Bu Blogda Ara

27 Nisan 2016 Çarşamba

BEN KİMİM? BEN NEREDEYİM?



İnsan dönem- dönem sorguya çekmeli kendini. Hayatta nerede durduğunu, kimlerle bu yolda yürüdüğünü ne için bu kirli dünyanın yükünü sırtlandığını sormalı kendine. Bende yaparım bunu elbet. Yalnız pek belli etmem kendimle olan çatışmalarımı. Sorguya çekerim kendimi sık sık ama sorgusuz yaşarım hayatımı. En azından öyle görünmeye çalışırım. Gamsız olmayı beceremem ama gamsız gibi davranıyor olmaktan iyi anlarım. Onu da pek beceremem ya. Yine de elimden geleni yaparım düşüncelerimi saklamak için.

Dağınık bir kafam var benim. Hiçbir zaman doğru yerde doğru şeyi düşünemedim. Fikrin ne ise zikrinde odur ya hani. Doğru yerde doğru şeyi düşünemeyince bulunduğu yerde doğru şekilde davranamıyor insan. Cenazede güldüğümü bilirim, mutlu günlerde hıçkıra hıçkıra ağladığımı mesela. Belki de duygu durum bozukluğundan kaynaklı bir vaziyettir benimkisi. Bu çok ciddi bir hastalık aslında.

İnsan birçok şeyi aynı anda düşünüp, birden fazla olayla aynı anda savaşınca ister istemez kapılıyor bu duyguya. Yüz tane tilki dolanıyor kafamda, bin tane EŞEK ile aynı anda savaş veriyorum içimde, düşünmem gereken, yanında olmam gereken o kadar fazla insan var ki. Ve yapmam gereken boyumdan fazla onca iş… Gencim güzelim nutukları bir yere kadar. Havam kime anlamadım ki. Ne ara bu kadar kendi kendimi gaza getirdim ben? Neden bu kadar fazla yükü üstlenme çabasına giriyorsam. Sanki madalya takacaklar boynuma. Nobel’e aday gösterecekler, kupa verecekler sanki. Bu kadar parçalanma, bu kadar koşuşturma neden?

Sanırım bu hayattaki değerlerimin sayamayacağım kadar çok olmasından dolayı böyle. Allah’ıma şükürler olsun ki mükemmel bir anne- babam var. Dost diye sırtımı yaslayacağım gözümün arkada kalmayacağı birçok dostum var. Her anımı doyumsuz kılan, nefesimi kesen bir sevdiğim var birde. Hepsinden ziyade hayallerim var. Sonsuz hayallerim. Hedeflerim. Bu hayatta var olmama sebebiyet veren sayılı insan ve sonsuz nedenlerim var.

Durum böyle olunca yetişmek zor oluyor işte tüm bunlara. Aynı anda birkaç yerde birden olmak istiyorum. Birçok kişiye aynı anda ulaşayım, hepsiyle tek- tek ilgileneyim, hepsine yeteyim, hepsiyle yetineyim istiyorum. Bu mümkün müdür diye soracak olursanız. Bende çok sorguladım bunu ama ne yazık ki mümkün olmadığını bizzat deneyimledim.

Ali’nin yanında Veli’yi düşününce eksik kalıyormuşsun Ali’ye. Ya da Fatma’nın yanında Ayşe’ye koşarsan Fatma uzaklaşıyormuş bir süre sonra senden. Kariyer yapayım derken doludizgin bir aşk yaşayamıyormuş insan. Mutfakta kek yaparken aynı anda banyoyu da yıkamak imkânsızmış bu arada. Kendimden örnek vereyim. Sevgilimle buluştum örneğin. Sürekli arkadaşlarımı anlatıp duruyorum. Daha sonra arkadaşlarımla buluşuyorum. Bu sefer sevgilimi anlatıp duruyorum. Teyzemle oturup sohbet ederken aklım hep halamda. Halamın yanında ise hep teyzemi düşünüyorum. Ofiste çalışırken –tabi çalışabiliyorsam- devamlı gezeyim tozayım, alışveriş yapayım derdindeyim. O vakit geldiği zaman ise ofiste işler bekliyor ben en iyisi mi gidip çalışayım diye kendimi yiyip bitiriyorum. Bazen diyorum ki; “Keşke dümdüz bir hayatım olsa. Az insan, az eşya çokça da huzur yanına.” Bir zaman geçtikten sonra hemen vazgeçiyorum bu düşüncemden tabii. Kalabalık bir hayatın bana getirdiği zorluklar yanında benliğime kattığı çok fazla şey var çünkü.   Bir dönem bunun maymun iştahlılık olduğunu düşündüm durdum. Ama sonra fark ettim ki bu yetememekten kaynaklı bir durum.  Herkese ve her şeye yettiğin zaman bir sorun olmuyor da bunun tam aksi olduğunda yaşadığın eksiklik durumu insanı hep aynı bilinmezliğe sürüklüyor çünkü. Ben kimin? Ben neredeyim? Benim burada ne işim var?..

                

                                               


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder