Bu Blogda Ara

2 Haziran 2016 Perşembe

ÇENEM KOPSUN EMİ!

Çenesini tutmayı beceren, özel hayat kavramını yerini oturtmuş olan, her türlü haltı yediği halde herkesin gözünde prenses ve prens olan insanlara oldum olası imrenmişimdir. İmrenmekle kalmayıp fazladan birde kıskanmış ve nefret etmişimdir. En basitini örnek vereyim bak. Kızın biri gidiyor el - ayak parmaklarının toplamı kadar erkekle birlikte oluyor. Yiyor, içiyor, geziyor. Fazladan birde fiti fiti olaylarına giriyor. Gününü gün ediyor anlayacağınız. Ama bir bak kızın facebook sayfasına, bir tane resim - yazı bir şey yok. Anca akraba düğünlerinde çekildiği pozlar, annesinin altın günü arkadaşlarıyla yorumlaşmaları vs. Kız geçen hafta hangi evde uyandığını dahi hatırlamıyor ama bunu bir Allah'ın kuluna da (yakın arkadaşları dahil) belli etmiyor. Dönüp birde kendime bakıyorum. Ulan! Topu topu bir kişi girmiş hayatıma doğru düzgün. Ama bir salak benim ya hani. Her yerde resimlerimiz, yazılarımız, yorumlarımız. Gittiğim her ortamda onu anlatmalar vs. Birde yetmiyormuş gibi herkesle dertleşmeler, güvenmeler sırrını paylaşmalar.  Eeee ne oldu sonuç olarak? Şimdi o kız namus bekçisi de ben yollu mu oldum? YOLARIM O KIZI, GÖSTERİRİM KİMİN YOLLU OLDUĞUNU! Sevmişim, aşık olmuşum bir kerecik ne var bunda? Ama işte böyle olmuyormuş bu işler. Çeyrek asır geçti gitti hayatımdan, daha yeni yeni dank etmeye başladı bir şeyler kafaya.

Oldum olası çenesini tutmayı becerebilen ve nerede ne konuşmasını gerektiğini idrak edebilen biri olamadım zaten. Daha küçüğüm, yedi yaşlarında falan... Annem eş - dost kim varsa çağırmış 5 çayına. "Kızım babaanneni sen ara seni kırmaz, söyle o da gelsin" dedi. Bende aradım tatlı tatlı çağırdım babaannemi. Oda yani istemem yan cebime hallerinde. "Yok" dedi "Gelmem ben". Telefonu karnıma yaslayıp anneme seslendim bende "Anneeee babaannem gelmem" diyor diye. Annemde "Aman ya gelmezse gelmesin, onunla mı uğraşayım yani" dedi. Peki ben ne yaptım dersiniz? Aldım telefonu kulağıma, "Babaanne annem gelmezse gelmesin, keyfi bilir diyor" dedim ve yüzüne kapadım kadının. Babaannem bir ay trip ve extra kaynanalık yapmıştı anneme de bende bir dünya terlik yemiştim her haltı yumurtluyorum diye.

Bir keresinde de yine küçüğüm. Sabah bir uyandık, babam telaşla aranıp duruyor evin içinde. Adamın ne cüzdanı duruyor yerinde ne arabanın anahtarları ne de cep telefonu. Annemle tüm evi aradılar, taradılar bulamadılar. Eyvahhh!! dedik eve hırsız mı girdi yoksa. Babam delirmek üzere. "Ya hırsız bir tek beni mi gördü koskoca evde" diye delleniyor adamcağız. Ben - eve hırsız mı girdi acaba- lafını duydum ya, tutabilirler mi daha beni yerimde...Hemen koştum sokağa. Ne kadar konu- komşu, bakkal, manav çevrede kim varsa yetiştirdim hemen. "Biliyor musunuz bizim eve hırsız girdi, sizlerde dikkatli olun bence" diye. Yarım saat sonra herkes kapıya dayandı annemlere "geçmiş olsun, nasıl oldu" demek için. Meğer annem gece uyku sersemi babamın pantolonun ceplerini boşaltmadan atmış makineye. Annem kaç kişiye laf anlatmak zorunda kaldı benim yüzümden, bir bilseniz. Ve tabii kaçınılmaz son havada uçuştu yine terlikler çenemi tutamadığım için.

Daha bunlar gibi nicesini sayabilirim. İşte böyleyim ben. Herkes her şeyi bilmeli gibi hissediyorum nedense. En ufak bir olay olsun hemen anlatmalıymışım gibi... Küçükken de böyleydim, büyüdüm hala aynıyım. Bir şey olur olmaz yetiştirmeliyim herkese. Kimseden gizlenmemeli hiçbir şey. Ya hu, bir dur bir bekle. En azından belirli bir noktaya gelsin konular, değil mi ama. Yok, olmaz! O an herkes bilmeli, öğrenmeli.

Geçen gün bir kız arkadaşım evlendi. Kız bir tane dahi olsa resim atmadı internete, hayret ettim. Ben evlenecek olsam facebookta 8 albüm yapar, instagramda 500 tane resim paylaşır, telefonumun şarjı bitene kadar da snap çeker dururum şahsen. Bu nasıl bir cool olma çabasıdır. Bu nasıl bir iradedir insanlardaki anlayamıyorum ki. Her ne kadar bu tip insanlar bana samimiyetsiz geliyor olsa da en doğrusu bu aslında. Kime ne benim akşam yemeğinde ne yediğimden, gittiğim cafeden, sevgilimle sabahları uyandığımızda ki sersem hallerimizden, tatilde neler yaptığımdan, bugün hangi saati takıp ayakkabıyı giydiğimden... Kime ne?

Bunun birde - Erkek Milletine Her şey Anlatılmaz- kavramı var ki tabii ki ben bu noktada da sınıfta kalanlar arasındayım. Önüme her geleni yumurtladığım, tüm özelimi anlatıp kendime kişisel hiçbir şey bırakmadığım ve adamı ne hallere soktuğum durumlar var ki bunları anlatmaya kalksam apayrı bir blog konusu olur eminim. O yüzden bu konuya hiç girmeyip kendimi daha fazla utandırmak istemiyorum.

Kısacası şudur arkadaşlar; ahir ömrümün kısacık gününde bir kez daha öğrendim ki; insanın çenesini tutması gerekiyormuş. Nerede, ne konuşması gerektiğini bilmesi gerekiyormuş. Olup olmadık her yerde olur - olmaz her şeyi paylaşmamalı, dile düşürmemeliymiş.

Ben ettim siz etmeyin, dilinize hakim olun canlarım.

Not: Kimseye de güvenmeyin kendinizden başka!

 

Sevgi ile kalın...


2 yorum:

  1. Buda başlangıç bahtsız diana öğreniyorsun sonuç itibari ile bende dügün nişan kına olarak hiç bir şeyimi koymamıştım gereksiz bulmuştum açıkçası halada gerekli oldugunu düşünmüyorum. Bu biraz yapı ilede alakalı sanırım ....

    YanıtlaSil
  2. Enn güzelini yapmışsın inan bana. Sözlerim meclisten dışarı, yanliş anlama lutfen. Yapidan ziyade amac farkliligi olan bir cok kisi tanidim. O yuzden biraz sertim bu konuda.

    YanıtlaSil